Yalnızlık Demek Metropol Hayatı Demek?

Kentleşme kelime anlamı olarak  dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimini  yeni bir düzen içinde fiziksel ve sosyal oluşumunu karmaşık ilişkiler ağından çıkarıp  iş hayatının da farklılaşmasıyla  kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkmasıdır.

İnsanlar kentlere göç etmesindeki en önemli faktör bireyin yerleşmek zorunda kaldığı kente  orada yaşayan gerçek nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda ciddi özelliklerini ele alır. Bununla birlikte  iç içe geçmiş büyük kentlerden ve konut niteliğindeki yerleşim alanlarını oluşan, çevreye ve ülkeye göre kültürel  ve ekonomik yönünden en gelişmiş olan merkezi şehirlere metropol adı verilir.

İnsanoğlu; zaman içindeki hayat  tecrübelerini üst üste yığan, ondan kocaman bir yük yaratan insanoğlu, her gün çoğalıp büyüdükçe büyüyen ve bu büyümenin maddi manevi sıkıntılarını son 50 yılda daha da çok kendine ve toplumu hisseder oldu. Bununla beraber  hemen hemen her gün daha iyi hayat şartları hırsıyla  kırsal bölgelerden metropolere göçün büyük etkisini yaratan ve bu metropol hayatında Şehirler ve  nüfus olarak büyümesi  haddinden fazla insanı ayakta kalmaya zorlamış ve konut, ulaşım, alt yapı, iş imkanları gibi faktörleri  zaman içinden çıkılamaz hale getirmiştir.

Bu faktörler gerek zaman için de gerek hemen şehrin yöneticileri tarafından en uygun çözümler yaratılmış olup en kısa zamanda uygulanarak hale getirmişlerdir.

Bu çözümler  bir nebze de olsa bir rahatlatma sağlanmıştır.

Büyük şehirlerde yaşamak insanlar  için konforlu bir yaşam sunmakla birlikte her zaman ciddi  bir stres kaynağı olmuştur. Bilimsel olarak yapılan araştırmalar da  bunu tezi kanıtlamıştır. Metropol şehirlerde Kentleşmenin getirdiği sıkıntılar, insanlarda psikolojik ve Patolojik rahatsızlıklara yani kanser gibi hastalıklara  neden olmaktadır.

Bana göre insanoğlunun duygu dünyalarını alt üst eden yaşam şartları insanoğlu için modern zamanın en büyük engelidir.

Metropol hayatında yaşan insanları belirgin bir şekilde strese sürükleyen başlıca sebepleri sizlere genel hatlarıyla belirtmek istiyorum.

1.Kentlerde yaşayan insanların evlerinin  kiraların pahalı olması nedeniyle fiyatları uygun diye işe uzak yerlerde ev tutulması bir yerde olumlu bir şey yaparken diğer taraftan iş açısından kendinizi sıkıntıya sokmanız…

2.İş yerinizin uzak olması sebebiyle ulaşım anlamında birkaç araba  değiştirilmesinden dolayı  yüksek yol ücretlerinin çıkması

3.İnsanların işe gideceği saatlerde okul servislerinin, özel araçların ve toplu taşımaların hepsinin aynı anda trafikte olması nedeniyle trafiğin sıkışması ve insanların cinnet geçirecek durma gelmesi gibi…

4.Teknolojik cihazların yani tablet, bilgisayar, akıllı telefonların  çoğalması ile birlikte özellikle bazı markaların kullanımı açısından  statü belirlemesi ve bunların olmazsa olmaz konuma gelmesi  ve dolayısıyla bütçeye ekstra yük binmesi gibi…

5.İnsanların Bilgi eğitim ve becerisi anlamında insanların istenilen vasıflarda iş bulunamaması Örnek; Hukuk Eğitimi alan birinin okulunun bitmesi ve iş hayatına atılması ve iş bulamaması gibi…

6.Uzun çalışma saatleri ve işverenlerin acımasızlığı ve kanunda belirtilen çalışma şartlarına uymaması aman kimse uymuyor ben niye uyayım demesi

7.Uzun çalışma saatleri sonrası ve mesaili çalışma ve trafikte geçen zamandan dolayı insanların koşuşturma halinde yaşaması ve dolayısıyla ailesine yada kendine ayıracak özel zamanlarının kalmaması ☹

*Kırsal bölgelerde yaşanan mahalle  sokak veya apartman komşuluğunun kentlerde yaşanamaması bana göre gereksiz bir faktör ama neyse…

*Yine teknolojinin hayatlarımız  daha çok girmesiyle birlikte aile ilişkilerinin minimuma inmesi  ev içinde birbirinden kopuk aile üyeleri  metropollerde yaşama klasik bir  hal almasına sebep olur.

Metropol hayatında etrafımıza baktığınızda yüzü gülen, hatta gülümseyebilen insan sayısının gittikçe azaldığını görüyoruz. Çünkü; Asık suratlı hatta ifadesiz suratlı insanlardan oluşan bir topluluk gibidir metropol  şehirlerinde yaşayan insanlar genelde etraflarını görmeyen hayatı kendi içlerinde yaşayan diyaloglar kurup giden gelen insanlar halindedirler. Yani; Bir tür robot olarak tarif edilen  insanlar topluluğudur.

Kent Hayatı biraz gürültülüdür.

İstanbul’da yaşayan biri olarak bende  her sabah evimden çıkar, bir – bir buçuk saatte iş yerine ulaşırım. Bazen kahvaltımı Simit, poğaça, çayla   kahvaltısını yapan  ve zaten sabah sabah bir dünya yol gelmişliğin  verdiği bezginlikle işine başlarım. Ev geçindiren kişiler Bütün bir ay boyunca çalışıp kazandığı paranın büyük kısmını; ev kirasına, faturalara, mutfak masraflarına gidecek olduğunu bilen kişi, isteksizce çalışır akşamın olmasını dört gözle bekler.

Ve eve gidince kendini televizyonun karşındaki koltuklara atar yada yatar …

Belli bir zamandan sonra ise; İnsan bu rutine alışır ama hayattan zevk almaz hale gelir

Çünkü; Sabahki yol işkencesinin aynısını akşam iki kat fazla yaşayan kişi, doğal olarak, evine ulaştığında da tüm enerjisi tükenmiş olur Genelde farklı saatlerde evde olan aile bireyleri bir süre sonra aynı yemek masasına oturamaz hale gelir.. Hal böyle olunca ister istemez  aynı evi paylaşan yabancılar haline dönüşürler. İstediği statüye ulaşamayan kişi istediği parayı kazanamayan kendine yeterince vakit ayıramayan gittikçe içine kapan bir birey olur çıkar  ve hayallerini sürekli ertelemek zorunda kalır.

Metropol hayatında yaşamın sıkıntıları bilimsel araştırmalar da stres kaynaklı hastalıklara sebep olduğu kanıtlanmıştır.

“STRES” kelime anlamıyla;  birtakım sorunların ve genel etkenlerin, ruhsal gerilimin; ortaya çıkmasıyla  vücutta metabolizmada kişinin psikolojisini oluşturan bozuklukların tümü olarak bilinir.

Stres altında olan kişilerde Vücut için önemli olan bağışıklık sistemi baskılanır. Yapılan araştırmalarda stresin vücutta “Cytokine” maddesini azalttığı bilinmektedir

Vücut savunmasında T-lenfositlerin üretiminde kullanılan  önemli madde olan ve  bu madde az üretildiğinde T hücreleri ölmektedir. Bu ise yoğun bir trafikte zincirleme trafik kazası gibidir. En çok kalp yara alır bu kazadan. Strese bağlı kalp krizi geçirme oranı son zamanlarda bu nedenle  birinci sırada yer almaktadır

Psikoloji de stresli ve hiperaktif özelliklerin fazla olduğu A-tipi kişilik yapısında kalp hastalıklarının 3 kat daha fazla olduğu ve kalp krizine bağlı  ölümlerin  5 kat fazla olduğu bilinmektedir.

Amerika Birleşik Devletlerinde Ohio State Üniversitesinde yürütülmüş bir çalışma da  “Homecysteine” adlı aminoasidin stresli kişilerde arttığını gösteren  ve bu “amino asit”  kalp hastalıkları riskini artıran bir madde olduğu belirlenmiştir.Ve  Finlandiya’dan “Dr.Thomas Kamarck “ da zihinsel stresin kan damarı lezyonlarını ve damar sertliğini artırdığını ve  kandaki  kolesterol yüksekliği ile stresin ilişkisini doğrular olduğunu kanıtlamıştır. Bende Bu verileri Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yapan “Prof. Dr Nevzat Tarhan söyleşisinde öğrenmiştim…

Yine bu verilere dayanarak  Avrupa’da bazı üniversitelerde halen yapılmakta olan  araştırmalar da gösteriyor ki; Yaşlanmadan Felç hastalığına , şeker hastalığından, kansere, yaraların iyileşmemesinden, ruhsal birçok bozukluğun altındaki temel sebep; strese bağlı bağışıklık sisteminin çökmesidir. Strese bağlı Vücut dengesi bozulan kişi  her gün adını ilk defa duyduğu değişik hastalıklarla uğraşıyor.

Son yıllarda metropol şehirlerde yaşayan kişilerin  Antidepresan kullanımı 9 kat artmış Olup Ülke bazında  37 milyon kutuya ulaşmıştır.

Kanser vakaların da ciddi bir artış yaşanmıştır. Genelde hastalıkların tedavisinde  moral en büyük tedavidir. Zaten hastalıklar için hastaneye gidiş gelişler bile yeterince strese sebep olmaktadır.

Peki insanoğlu neden kendi memleketinde kalmayıp, neden bu işkencelere kendini maruz bırakır?

Cevap çok basit aslında;  Artık kendi memleketinde geçimini sağlayabileceği bir kaynağı Olmadığından büyük şehirlere geliyor..

Teknoloji geliştikçe insan gücüne olan ihtiyaçta  kalmıyor.. Bu da kişileri en azından bir fabrikaya girip işçi olarak çalışmaya yöneltmektedir. Kendi işini yapmak isteyenler ise dünya çapında sürekli tekrar eden krizlerden yıpranmış ve  yarınına  güveni kalmamıştır. Hal böyle olunca da büyük metropol  şehirlere gidip ücret olarak tatmin edici olmasa da en azından sosyal güvenceli işlerde çalışmak cazip gelmeye başlamıştır. Aslında Sözün Özü; büyük kentlerde yaşam gittikçe zorlaşmakta ve aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali içinden çıkılmaz hale gelmektedir.

Sorulduğunda hepimiz için  emeklilik hayalidir Örneğin Benim hayalim Ege Bölgesinde Fethiye’ye Yerleşip Deniz kenarında bir kasaba da Yeşillik içinde  börtü böcekle iç içe yaşamak ve oralara yerleşmek. Büyük şehirden yorulup nefes alamadığımız anlarda güzel bir düş olarak gelip yerleşebilir.

 

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın